Galatasaray’ın Muhteşem Lig’de Göztepe’yi 3-1 yendiği maçın akabinde müelliflerimizin görüşleri şu formdaydı;
BANU YELKOVAN: ‘YAPMASI GEREKENİ HEM KENARDA HEM ALANDA YAPTI’
Geçen dönem, ligin tam da bu periyoduna yarıştan kopan Galatasaray, son 10 maçta yalnızca bir galibiyet alabilmiş ve dönemi altıncı sırada tamamlamıştı. Haftalardır süren puan kayıpları, bir türlü yakalanamayan takım istikrarı, hepsinin ötesinde alandaki gayret ve hırs eksikliğinin Galatasaray cephesinde tarih tekerrür mü ediyor tasası yaratması tahminen olağan karşılanabilirdi. Bu sistematik puan kayıplarına sakat ve cezalılar eklendi. Hepsinin üstüne de saha dışında en yetkili ağızlardan gelen açıklamalar… Bu son derece külfetli haftanın sonunda, bir defa daha tamam mı devam mı maçına bu ruh halinde çıktı Galatasaray, bir kişi hariç:
“Galatasaray puan da kaybedebilir, maç da kaybedebilir, şampiyonluk da kaybedebilir fakat irtifa kaybetmez. Sicil numaram 7446, bu kulübün divan heyeti üyesiyim. Kapısından girdiğim andan itibaren bu kulübün örf ve ananelerine uymak için itina gösterdim. Galatasaray’a da Galatasaray’ın bedellerine de alanda formasını ıslatana da kimse dokunamaz. Buna ne ben müsaade veririm ne gerçek Galatasaraylılar” diyordu Fatih terim uzatılan mikrofona.
Galatasaray maçın tamamını elinde tuttu ne birinci yarıda ne ikinci yarında baskı görmeden oynadı, biraz baskı yaptığı her konumda da topu kazandı. Diabate’nin jeneriklik golüyle öne geçen Göztepe karşısında Kerem Aktürkoğlu’nun biri penaltıdan üç golüyle galip geldi. Kerem oyundan çıkana kadar maçın adamıydı.
Onu besleyen, iyi futbolu ve inanılmaz dönüşleriyle kendine beklenmedik alanlar açışını hayranlıkla izlediğimiz Ümit Ulusal Grup santraforu, Brendford’dan kiralık Halil Dervişoğlu oldu. Özetle; Galatasaray tepki göstermesi gereken haftada o tepkisi hem alanda hem kenarda gösterdi. Bu tepki nasıl bir aksiyona dönüşecek, onu daima birlikte göreceğiz.
KANAT ATKAYA: ‘KARANLIKTA BİR UMUT IŞIĞI’
Galatasaray kimliğinin belirleyici niteliklerinden biri, tahminen de en değerlilerinden biri; kaostan birlik olarak, kenetlenerek çıkmasıdır. “İmkânsız” denilen işler bu türlü başarılmıştır, çok geriden gelip kaldırılan kupalar müzeye bu yolla gitmiştir vesaire.
Her rakiple, her platformda başa çıkar, çıkabilir Galatasaray; lakin kendi kendisiyle uğraşmaya, ikilikler yaşamaya, iktidar, prestij ve ihtiras savaşları için cephe açmaya başladığında işler değişir.
Hafta içinde taraftarın yüzünü kızartacak boyuta ulaşan, atı alan Üsküdar’ı geçtikten saatler sonra yarım yamalak yalanlanan, üstüne daha beter, daha yüz kızartıcı bir hale gelen gelişmelerin sorumluları, hangi makam yahut misyonda olurlarsa olsunlar Galatasaray topluluğuna öncelikle özür borçludur. “Böyle rezillik olmaz” demekle yetineyim şimdilik. Temel problemimiz olması gereken maça dönersek…
Yaralı vaziyette İzmir’e ulaşan Galatasaray, Ünal Karaman ile birlikte ivme kazanan Göztepe karşısına kimini kazaya, kimini sakatlığa, kimini hastalığa, kalanını da demeç kırgınlığına kaptırdığı oyuncuların yerini doldurmaya çalışarak çıktı.
Oyuna üzücü başlamadı, Göztepe’yi alanında baskılamaya çalıştı lakin daha bu niyetini sezdirme evresindeyken dönemin en hoş gollerinden birini kalesinde gördü. Diabate’nin olağanüstü bir vuruşla golünü attığı sırada etrafında golü izlemek için bile olsa yaklaşmış bir Galatasaraylı oyuncu bulunmuyordu; bu da farklı sıkıntı doğal.
TAKDiR EDiLECEK TUTUM
Moralsiz Galatasaray’ın geriye düştükten sonra oyuna tutunması, sistemini ve niyetini bozmadan Göztepe’nin üstüne yürümesi takdir edilecek bir haldı ve bu tutumun mükafatını de aldı.
Kerem Aktürkoğlu çabukluğu ile sarstığı rakip defansı aşarak iki gol birden kaydetti birinci yarıda. Sarı kırmızılılar daha gerçek vuruşları bulabilseydi farkı açabilirdi, bunu da not düşmek gerek.
İkinci yarıda penaltı vuruşuyla ‘hat-trick’ini tamamlayan genç Kerem Aktürkoğlu 3 golüyle 3 puanı getirmenin yanı sıra sembolik bir hareket de yapmış oldu güya. Bu kaos ortamında, bu karanlık periyotta bir umut ışığı oldu taraftara, daha ne yapsın?
Hürriyet
