Pamukkale Travertenleri’nin çabucak yanında tüm görkemiyle ayakta duran Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nin kalıntılarının büyük kısmı de bu periyottan. Eşi bulunmaz hoşluktaki travertenler ile birlikte bu kalıntılar UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Listesi’nde yer alıyor. 2 bin yıl öncesinde de Bergama Krallığı bu çekiciliğe karşı koyamamış ve travertenlerin yanına Hierapolis Kenti’ni inşa etmiş. Bu devirde Hierapolis bir termal sıhhat merkezi üzere vazife yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sıhhat ve hoşluk arayan şahıslar tarafından ziyaret edilmiş. Günümüzde de hoşluk ve sıhhat arayışı içinde termal havuzları ziyaret edilmeye devam ediyor.
Hierapolis Antik Kenti hayli iyi biçimde korunarak günümüze ulaşmayı başarmış. Buranın bir termal merkez olduğu vakitlerde çok sık ziyaret edildiğini muhakkak söyleyebileceğimiz Roma Hamamı, günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor. Hierapolis ve yakın etrafındaki antik kent kazılarında ortaya çıkarılan heykeller ve başka kalıntıları burada görebilirsiniz. Antik tiyatro, tapınaklar, anıtsal çeşmeler, mezarlar, agora, gymnasium üzere yapılar da size 2 bin yıl öncesinin kentinde olduğunu hissettirecek derecede iyi durumda. Bilhassa Roma Dönemi’nde cehennemin girişi olduğuna inanılan Ploutonium hakkında anlatılan kıssalar ilginizi çekecektir.
Hierapolis, Hristiyanlık açısından da kutsal bir yerleşim. Bu kutsallığın en değerli nedeni İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Phillippus’un burada öldürülmüş olması ve mezarının da burada bulunması. 5’inci yüzyılda saray mimarlarınca yapılan, sevgilinin mezarının yer aldığı Martyrium, Hristiyanlığın kutsal yapılarından. İçinde vaftiz teknesi ve piskopos ayin yerlerinin yer aldığı 6’ncı yüzyıl katedrali ile 7’nci yüzyıla tarihlendirilen Direkli Kilise öbür değerli Hristiyan yapıları. Daha küçük pek çok kilise de kentin çeşitli yerlerine dağılmış durumda. Tüm bu yapılar Hierapolis’in Bizans Dönemi’nde değerli bir dinî merkez olduğunu kanıtlıyor.
Hürriyet
